Kâr amacı güden her işletmenin sahip ve paydaşları (müşterileri, tedarikçileri, kredi verenleri, çalışanları, yerel ve merkezi devlet birimleri gibi) karar alabilmek için işletmenin durum ve performansı hakkındaki raporlara zamanında ve makul bir güven ile birlikte sahip olmak isterler.
Raporlar geçmişte Finansal Durum Tablosu (Bilanço) ve Kar Zarar Tablosu ile sınırlıyken işletmenin mevcut ve beklenen ekonomik durumunun daha iyi analiz edilebilmesi için Nakit Akış Tablosu, Öz Sermaye Değişim Tablosu ve Dip Notlar sunulan raporlara dahil edilmiştir.
Sunulan raporlar şekil ve içerik şartları ülkeden ülkeye (hatta ülkenin kendi içinde) farklılık gösterdiğinden anlam bütünlüğü sağlama, yatırımcıları ve paydaşları koruma adına raporlama standartları oluşturulmuştur. Ülkemizde SPK tarafından halka açık şirketler için Uluslar Arası Raporlama Standartlarıma (UFRS) uygun raporlama zorunluluğu getirilmiştir. Yaklaşık çeyrek asır sonra Kamu Gözetim Kurumu Türkiye FRS yi yayınlayarak çerçeveyi genişletmiştir.
Finansal raporların hazırlanması kadar bu raporların doğruluğunun da belli bir ölçüde onaylanması gerekir. KGK denetim standartlarını ve hangi ölçütteki işletmelere ait finansal raporların denetime tabi olacağını belirlemiştir. KGK tarafından yetkilendirilen Bağımsız Denetçiler TFRS ve TDS hükümlerine göre işletmelerin Finansal Raporlarını incelemekte ve görüşlerini bildirmektedir.
Bağımsız denetim ile olası hata ve hilelerin ortaya çıkarılması, bu süreç sonucunda finansal tablolara ilişkin makul güvencenin sağlanması amaçlanmaktadır. Denetim görmüş finansal tablolar ile hissedar ve paydaşlara doğru ve güvenilir bilgi sunulmaktadır. Bağımsız denetim kamu disiplininin bir parçasıdır. İşletme sahip ve paydaşları kadar işletme yönetimi için de olumlu katkısı büyüktür. Bu disiplinin bir parçası olarak iç kontrol sistemleri geliştirilmekte ihtiyaca göre iç denetim sistemleri tesis edilmektedir. Bu yapılanmalar ile hata ve hilelerin işletmeye olan zararı minimize edilmekte, kamu için sağlanan makul güvence kuvvetlenmektedir.
Özellikle ortaklık biçiminde kurulmuş işletmeler, hedeflerine daha sağlıklı yürüyebilmesi ve alacakları kararların daha isabetli olabilmesi için durum ve performanslarını gözden geçirecek farklı bir göze ihtiyaç duyarlar. Bu sebeple bağımsız denetim yapılması için devlet yada başka bir kurumun zorlamasına gerek olmadığını düşünüyoruz.
Çinlilerin dediği gibi; “Güven ama denetle”